ADEN 8. BÖLÜM CAN BAĞI
8. CAN BAĞI
Duygusal dağılmamızdan sonra Emir bana evi gezdirmişti. Gökdelenin en üst katında bulunan dairenin dört odası vardı. Terası olan odayı bana bırakmış diğer iki odayı kendisine almıştı. Bir tanesi elbette yatak odasıydı. Diğerini stüdyo yapacaktı kendisine. Bana kalan odalardan biri yatak odası diğeri elbette kütüphane olacaktı. Bir köşesi ise çalışma alanı olacaktı. Uzun süreden sonra ilk defa bu kadar mutluydum. Şu bir haftada yaşadığım tüm kötü olaylar yok olmuştu sanki.
"Bu ev çok büyük." dedim kendimi koltuğa bırakırken.
"Alınca en afilisinden alayım dedim." dedi bedenini yanıma bırakırken.
"Kızım şu halimize bak ya. Hayatımız beş ayda nasıl değişti."
"Senin sayende." dedim uzanıp omzuna yaslanırken.
"He benim sayemde. Sen benim kıçıma tekmeyi basıp Almanya'ya gitmem için diretmeseydin kim bilir neredeydim..." dedi iç geçirirken.
"Yalnız iyi vurmuşum kıçına he."
Ben üniversite sınavına günler sayarken Emir sokak sokak gezip şarkılar söylüyor para kazanıyordu. Benim sınav paramı bile o ödemişti. O sıra oldukça ünlü bir şirketin menajerlerinden olan Suna abla, Emir'i dinlemiş ve onu hemen koltuklarının altına almıştı. İlk başta mırın kırın etse de kıçına yediği sert tekmemden sonra kendine gelmiş ve Suna ablanın teklifini kabul etmişti. Dört yıllık bir ayrılık söz konusuydu aramızda ancak Emir her fırsatta Türkiye'ye gelmiş ya da sık sık telefonla görüşmüştük.
"Kedi göz seni, hâlâ izi var." dediğinde kahkaha attım. İnanırdım çünkü tekmelerim sağlamdı.
"O değil tüm eşyalarım orada kaldı." dedim.
"Gider alırım ben." dediğinde göz devirdim.
"Ne ayaklarına gideceğiz. Tıpış tıpış bana getirir onlar sen merak etme." o eve ne ben giderdim ne de Emir'i gönderirdim.
"Sen bunlara niye tam boylar diyorsun?" dedi lafı değiştirerek.
"Hepsi aynı boy çünkü. Maşallah nokta atışı yapmışlar." dedim. Üçü de gerçekten aynı boydaydı.
"Alırız ölçülerini." dediğinde bir kez daha göz devirdim. Biraz daha sohbet ettikten sonra odalarımıza çekilmiştik. Ben tam yatağa gireceğim sıra kapı çaldı.
"Gel." dedim o tarafa dönerek.
"Kedi göz. Uyudun mu?" dedi yüzüme bakarak..
"Hı hı uyuyorum rüyamdayız hatta şu an." dedim. Sırıttı, yanıma gelip elindekileri yatağın üzerine bıraktı.
"Almanya'da görünce sen geldin aklıma. Kedi gözüm benim. Haydi iyi geceler," dedikten sonra odadan çıktı. Sonra geri geldi.
" Yaralı ceylan üstünü değiştirebilecek misin? " dedi. Mutlulukla gülümsedim. O her zaman benden daha düşünceliydi.
" Hallederim git uyu hadi." dedim. Başını salladı. Sonra hızla gelip burnumu tutup aşağı doğru çekiştirdikten sonra koşarak çıktı odadan. Üzerimi zorlasam da değiştirip üzerinde kedi gözleri olan pijamayı giydim. Ertesi sabah evde son ses çalan şarkı ile küfrederek kalktım ve uykulu halimle zar zor bulduğum salona geçtim.
Emir, mutfakta son ses kendi şarkısını açmış kahvaltı hazırlıyordu. Mutfak salondan cam r bölmeyle ayrılıyordu. Durup izledim onu. O kader mutlu ve neşeliydi ki bu halleri daha demin ki sinirimi yok etti.
"Günaydın." dedim bağırarak. Elindeki portakalı sıçradığı için düşürürken gülerek baktım haline.
"Ya kızım ne sessiz geliyorsun?" dedi.
"Sen aç son ses şarkıyı sonra sessiz gelen ben olayım." dediğimde güldü.
"Nasıl güzel mi şarkı?" dediğinde şarkıya dikkat kesildim. Müziği güzeldi. Sözlerini ise tam anlamamıştım. Sakin kafayla dinlemem lazımdı. Yazık edemezdim onun şarkılarına davul gibi bir başla.
"Sonra dinleyeceğim hepsini." dediğimde başını salladı. Yanına gideceğim sıra telefonum çaldı. Odaya geri gidip telefonu aldığımda tanımadığım bir numaraydı.
"Alo." dedim yatağa otururken.
"Aden merhaba Doğu ben."
"Evet." dedim olağan bir şekilde. Numaramı da bulmuş harika!
"Kerem geceden beri seninle konuşmak istiyor müsaitsen görüntülü arayayım mı?" dediğinde derin bir nefes çektim ciğerlerime.
"Olur." dediğimde telefonu kapatıp hemen görüntülü aradı. Açtığımda karşımda Kerem ve Doğu vardı.
"Fındık kurdu." dedim gülümseyerek.
"Aden abla sana küsebilir miyim?" diye konuştuğunda yüzümde kocaman bir gülüş belirdi. Küsmek için izin alan kaç insan vardır ki dünyada?
"Bana neden küsmek istiyorsun fındık kurdu?" dedim.
"Gitmişsin." dediğinde iç çektim.
"Kerem benim orada kalmam pek sağlıklı değil tatlım. Şu an olduğum yer benim için çok daha sağlıklı ve güvenli." dediğimde dudak büzdü.
"Bana küsme yoksa meleklerim beni sevmezmiş. Bak bir tane çilim bile silindi." dedim gözlerimi büyütüp kamerayı kendime yaklaştırırken. Kaçamak bakışlarını yakaladığımda gülümsedim.
"Beni istediğin zaman arayabilirsin." gözleri parladı.
"Ararım." dedi.
"Ara fındık kurdu. Şimdi izin verirsen abinle konuşmak istiyorum." dediğimde Doğu Kerem'in yanından ayrıldı.
"Bana tüm eşyalarımı yollar mısın?" dedim lafı uzatmadan.
"Aden. Bak evde bir daha bir sorun yaşanmayacak. Gerçekten lütfen geri gel." dedi.
"Sanırım Kiraz'a ulaşsam daha iyi numarasını atarsın." dediğimde ofladı.
"Ben getirim." dediğinde tamam deyip kapattım.
Sonra evin konumunu atıp tekrar içeri geçtim. Emir ile eğlenceli bir kahvaltı etmiş ortalığı toparlayıp öyle evin içinde boş boş oturuyorken kapı çaldı. Emir ayaklanıp kapıya açmaya giderken bende ayaklanıp peşinden ilerledim. Ben Doğu'yu beklerken yanında promosyon ürün gibi Güneş ve Aslan da gelmişti. Emir dönüp bana baktı. Eğer izin vermezsem biliyordum ki asla içeri girmelerine izin vermezdi.
Başımla onu onayladım. Emir kapıyı tamamen açtığında içeri ilk Doğu girdi. Bavullar ile birlikte. Peşi sırada Aslan ancak iki kutu alabilmişti. Güneş'e bir kutu ile içeri girdiklerinde bakışlarımı tekrar Emir' e çevirdim. Kapının ağzında durmuş ağzı iki metre açılmış bir halde Güneş'e bakıyordu. Dönüp Doğu'ya baktım ancak o an denk etti. Emir ağzı iki metre açık bir şekilde Güneş'e bakıyordu? Emir, seni liğme liğme ederim Emir.
Yanına gidip kapıyı gürültüyle kapatıp kolunu çimdikledim. Aval aval yüzüme baktı. "Aden." dedi kekeleyerek.
"Emir." dedim derin bir nefes alıp verdim. "Senin ağzına sıçarım Emir. Seni tekme manyağı yaparım Emir." dedim ve kolunu son kez çimdikledim. Salona geçtiğimde Güneş ve Aslan'ı otururken Doğu'yu ise ayakta gördüm.
"Sana eşyalarımı getir dedim. Promosyondan çıkan çakma ürünleri getir demedim." dediğimde gülecek gibi oldu ama son anda tuttu kendini.
"Onlar gelmek istedi." dediğinde dönüp yüzlerine baktım.
"Hayırdır, içinizde edemediğiniz laflar kaldı da buraya kadar zahmet mi ettiniz?" dedim. Güneş kaçamak bakışlarla yüzüme baktı. Tuhaf görünüyordu. Aslan ise her zamanki gibi ağır duruyordu ancak bakışlarında bana karşı bariz bir kırılma vardı. Umurumda mı peki asla.
" Biz senden Baran adına özür dilemek için geldik. " dedi Aslan. Kaşlarım havaya kalktı. O sıra cevap verecekken Emir sonunda kendine gelmiş olacak ki yanımda belirdi.
"Arkadaş siz neden sürekli birbirinizin adına özür dinliyorsunuz?" dedim.
"Alışkanlık." dedi Doğu geçip Aslan'ın yanına otururken. Bakışları Emirdeydi. Emir'i bakışları ise Güneş'in üzerindeydi. Kolunu çekiştirip diğer koltuğa geçirip oturduk.
"İyi, eşyalarımı getirdiğiniz için teşekkür etmeme gerek yok sanırım güle oynaya getirmişsinizdir zaten siz." dediğimde. Güneş bakışlarını bana çevirdi. Gerçekten ya çok iyi oynuyordu ya da bir şeyler değişmişti bir gece de.
"Aden ben kasten bir şey yapmadım." dedi birden. Kaşlarım çatıldı istemsizce. Bakışlarımı görünce tekrar konuşmaya başladı.
"Kolyemi gerçekten kaybettim. Seni suçlamak için bir şey yapmadım gerçekten." dediğinde sesi titriyordu. Onun bu kadar alçalacağını bende düşünmemiştim zaten.
"Biliyorum yani o kadar da alçalmazsın sanırım." dediğimde bakışlarını abilerinde gezdirip bana çevirdi.
"Gerçekten öyle." dedi.
"Her neyse." diyen Doğu idi.
"Sen burada mı kalacaksın?" dedi devam ederken konuşmaya.
"Evet. Burada kalacağım." dediğimde Aslan konuştu.
"Bak Baran'ın yaptığı büyük saygısızlıktı ağzının payını hepimizden aldı zaten. Biz eşyalarını getirdik ama eve gelmen en doğrusu." dedi. Alayla yüzüne baktım.
"Ne oldu? Benden beklediğin varoşluğu kendi kardeşlerin yapınca miyavlamaya mı başladın?" dediğimde bana bakan mavi gözleri karardı. Çenesi kaskatı kesildiğinde gözlerini benden çekip etrafta gezdirdi. Emir gülmesini öksürerek örtbas ederken Doğu araya girdi.
"Aden biz gerçekten Baran'dan böyle bir şey beklemiyorduk. Evet sana kötü davrandık haksızlık ettik ne desen ne yapsan az ama bunu bizde beklemiyorduk. Baran gerçekten hepimizden gerektiği tepkiyi aldı." diyerek abisinin bana olan öfkesini dağıtmaya çalıştı.
" Sizin Baran'a ne yaptığınız ne dediğiniz umurumda değil. Bir daha zaten gerekmedikçe bir araya gelmeyeceğiz. " dedim.
" Beni size dair ilgilendiren tek şey Kerem. İlik nakli gerçekleştikten sonra arzu ettiğiniz gibi olacak zaten her şey." dediğimde Aslan'ın bakışları tekrar beni buldu.
" Artık değil. " dediğinde güldüm.
"He he ondan." dedim.
"Ee o zaman tamam mı devam mı?" dedi Emir. Güneş parmaklarında olan bakışlarını ilk defa kaldırıp Emir'e baktı. Bakışlarını anında kaçırırken yanakları kıpkırmızı kesildi. Hadi canım? Yok ya hayır ama ya.
"Ne devam tamam koçum?" dedi Aslan.
"Yani gidecekseniz uğurlar ola kalacaksınız çay koyayım?" dediğinde göz devirdim.
"Koy koy severiz çay." dedi Doğu.
"Aden bak bir ortak nokta. Çay. " dedi ve mutfağa geçti Emir.
"Karadenizliyiz koçum biz tabi seveceğiz." dedi Aslan.
"Vallahi kan çekiyor demek ki. Cennet bahçemde çok sever." dedi Emir. Amerikan mutfak cam bloklarla ayrılsa da salonun içerisindeydi. Aslan ve Doğu'nun yüzünde Emir'in söylediği şeyle bir tebessüm oluştu.
"Artvin." dedi Doğu. Bakışlarımı görünce cümlesini tam kurdu.
"Artvinliyiz." başımı sallayıp sessizliğimi korudum. Emir geri gelene kadar konuşmadık. Sadece birbirimize baktık öylece. Emir tekrar gelip yanıma oturduğunda Aslan'ın bakışları onu buldu.
"Bu ev kimin?" dedi birden. Şu an keyiften dört köşe olmak isterdim ama tuttum kendimi.
"Aden'in." ama Emir ben söyleyecektim. Hatta saçımı bile savuracaktım. Neyse kardeş payı diyelim.
"Aden'in?" öyle kalırsınız işte. Hiç cevap vermeden arkama yaslanıp Emir'in cevap vermesini bekledim.
"Evet, kazandığım ilk paramla kardeşime ev aldım." dediğinde artık gerçek anlamda zevkten dört köşeydim. Emir seni yerim Emir.
"Anlamadım?" diyen Doğu idi. Aslan iyice çatılan kaşlarıyla Emir'e bakarken Güneş yine parmaklarına bakıyordu. Bir dakika onun elleri mi titriyor?
"Neyi anlamadın birader?" dedi Emir tersçe.
"Burada birlikte mi yaşayacaksınız?" dediğinde ofladım.
"Sen nasıl ailenle yaşıyorsan bizde öyle yaşayacağız." dedi Emir. Doğu ve Aslan kendilerinde nerden bulduklarını bilmediğim o hakkı bulup Emir'e sataşacakken ayağa kalkıp dış kapıya doğru yürüdüm. Kapıyı açtığımda önünde yedi kutu gördüm. Tüm kitaplarımın geldiğini anlayınca gülümseyip tekrar onlara döndüm.
"Evimden artık gidebilirsiniz. Çayınızı annenizden içersiniz artık." dediğimde ne ara kalkıp ne ara evden çıktılar anlamadım. Bile Güneş evden çıkmadan önce son kez yüzüme bakmış bir şeyler söylemek istemiş ancak kendisinde o cesareti bulamamıştı. Kapıyı kapatıp salona geçtiğimde yüzüme bir tebessüm yerleştirdim ve Emir'e baktım.
"Aden." dedi.
"Emir." dedim küfreder gibi. Yutkundu.
"Emir seni gebertirim. Gebertirim seni. Ağzına sıçarım ne şarkı söylersin ne de konuşabilirsin." dedim öfkeyle. Güneş'e bakışları aklıma geldikçe daha da delirdim. Olmazdı Emir'i o kıza yem edemezdim.
"Aden." dedi. Buyurun cenaze namazına.
"Emir." dedim dişlerimin arasından. Allah'ım lütfen yapma. Yalvarırım ben o kızla gelin görümce olamam!
"Kızım ben aşık oldum." Emir ben senin geçmişini geleceğini be Emir...
Dört günün sonunda okulumda en sevdiğim yer olan kütüphanemdeydim. Emir yüreğime inen sözlerinden sonra ona hala trip atıyor gördüğüm yerde küfürler yağdırıyordum. Sonunda bana dayanamayıp stüdyoya kaçmıştı. Haklıydım ve bu konu tartışmaya kapalıydı.
Yorgunluktan esnedim ve sağlam kolumu yukarı kaldırıp esnedim. Sabahtan beri o ders senin bu not benim koşturup durmuş sonunda kendimi kütüphaneye atabilmiştim. Dört günlük eksiğimi tamamlamak niyetiyle sabahlamayı dahi düşünüyordum. O derece geri kalmıştım.
Öylede yaptım. 7-24 açık olan kütüphanede sabahlamış derslerime girmiştim. Yaklaşık bir gündür uykusuz halimle okuldan çıktığımda yapmak istediğim tek şey evime gitmek uyumaktı. Evim... Sanırım daha önce hiçbir yeri böyle içten benimsememiştim. Mutlulukla gülümseyip eve geçmeden önce markete uğradım ve biraz alışveriş yaptım. Eve geçtiğimde ilk iş koluma dikkat ederek duş almak olmuştu.
Canım yaprak sarması istese de tek kolla bunu yapamayacağım için en kolay yola başvurup dışarıdan yemek söyledim. Annem olsa ondan isterdim ama kadın inatla günlerdir armalarıma dönmüyor, eve gittiğimizde de kapıyı açmıyordu. Emir iki gündür harıl harıl koşturuyor ilk konseri için hazırlık yapıyordu ve ona iki gündür resmen kan kusturuyordum. Dünyada kız mı kalmadı Emir?
"Ben geldim." iti andım herhalde.
"Cennet bahçem, dünya güzelim, kedi gözüm." diyerek yanıma geldi.
"Hoş geldin demeyecek misin?" dediğinde ters ters baktım yüzüne.
"Defol." dedim ve yanından geçip odama gittim. Peşimden gelirken benden önce kendini yatağa attı.
"Yapma böyle güzellik." dedi yavru köpek bakışları atarken. Tersçe baktım. Dudak büktü.
"Kızım bilmiyor musun ben güzel kız görünce dayanamam." dediğinde gözlerimi devirip yanına geçip oturdum.
"Doğru. Haklısın aslında kalp bu ota da boka." dediğimde dirsekleri üzerinde yükseldi.
"Haklı mıyım?" dedi şaşırarak.
"Haklısın tabi Emir. Ben senin bok yoluna gitmeyi ne kadar çok sevdiğini unutmuşum." dedim gülerek.
"O ne demek be?" dediğinde gülüşüm daha da büyüdü.
"Boka konmuş ya kalbin. O bokun üç tane abisi bir tanede yani maşallah Thor gibi babası var." yutkundu.
"Hayır hayat senin kalp senin ama söz konusu adamlar kalbindeki boka sifon çeker seni de peçete gibi kullanıp atarlar be Emir." dediğim Emir kendini yatağa geri bıraktı.
"Ağzıma sıçtın sağ ol güzelim." dediğinde güldüm.
"Bu sıçmamış halim." dedikten sonra çalan kapıyı açmak için çıktım odadan. Sipariş verdiğim pizzayı alıp mutfaktaki ada tezgaha geçtim.
"Emir hadi gel." dedim bağırarak. Saniyeler içinde yanıma gelip hayvan gibi gömüldü pizzama. Arkadaş bu eskiden böyle değildi?
"Lan önünden alan yok yavaş ye." dediğimde ağzında lokmasıyla baktı suratıma.
"Kızım Almanya'da tik oldu bir şey yiyemedim. Ne yapayım buraya dönünce abandım yemeklere." dediğinde gülüp ayranımdan bir yudum aldım. Yemek faslı bittiğinde kendimi direk odama atmış ve uykunun o güzel kollarına kendimi bırakmıştım. Derin ve huzurlu uykumdan çalan telefonumla uyandığımda önce sövdüm sonra ısrarla çalan telefonumu bulup kim olduğuna bakmadan açtım.
"Alo." dedim uyuyan sesimle.
"Aden." diyen sesle gözlerim hızla açıldı.
"Anne." dedim. Yatakta oturur konuma gelip telefonu kulağımdan çekip ekrana baktım harbi annem arıyordu hem de sabahın yedisinde.
"Anne bir şey mi oldu?" dedim endişeyle. Bana ne yaparsa yapsın annemdi. Ona çok öfkelensem de kızsam da büyütemediği o küçük Aden annesini hala çok seviyordu.
"Öz ailenin yanında değilmişsin. Neredesin sen kaç gündür?" dedi. Halbuki kapısına dayandığımda oradan ayrıldığımı söylemiştim ama...
Annem bana çoğu zaman karışmazdı. Bana karışması için ya başının sıkışması gerekirdi ya da depresif döneme geçiş yapmış olması... Kızamıyor ve kıyamıyordum. Her şeye herkese anında kinlenen ben saçlarımı acıtarak tarayan, yırtılan çoraplarımı dikmeyen, beslenme çantamı doldurmayan, dayak yediğimde son raddeye kadar müdahale etmeyen bu kadına her şeye rağmen anne dediğim bu kadına kinlenemiyordum. Acı anılarım çok olsa da annem, annemdi. Bu hayattaki en kıymetlimdi.
"Evet değilim. Emir ile birlikteyim." dediğimde nefesini derince e verişini duydum.
"İyi Emir ile birlikteysen iyi." dedi ve kapattı. Bu kadardı... Gel de tekrar uyu...
O saatten sonra bir daha uyuyamamış, güneş doğduğu gibi üzerimi değiştirip çıkmıştım evden. Okula gitmeden önce ayaklarım beni anneme getirmiş, yıllarımın geçtiği öyle ya da böyle beni büyüten evin kapısının önünde bulmuştum kendimi. Derin bir nefes alıp zile bastım. Birkaç saniye sonra açılan kapı ile annem ile karşı karşıya geldim.
"Aden." dedi şaşırarak. Sonra kapıyı sonuna kadar açıp içeri geçmemi bekledi. Eve girdim, ayakkabılarımı çıkardığım an alışık olduğum eve yayılıp sinmiş olan o kötü koku anında karşıladı beni. Rutubete karışan çürük kokusu. Annem salona geçip her zaman oturduğu köşesine yerleşip öylece bana baktı.
Önce evdeki tüm pencereleri açtım sonuna kadar. Sonra etrafı toparlayıp ocağın üstündeki çürüyüp küflenmiş yemekleri çöpe attım. Sigara izmaritlerini tek tek eğilip topladım yerden. Tüm evi süpürdüm sildim, halıları balkonda silkeleyip üzerine balkonu ve ardından banyoyu da temizleyip öyle oturdum annemin karşısına. Her şeyi tek kolumla yapmıştım. Çatlak kolum sızlıyordu.
"Gelmezsin bir daha buraya diyordum." dedi burun kıvırarak.
"Burası benim evim anne. Gelmeyeyim mi?" dedim. Gözlerini kaçırıp durdu benden.
"Gel." dedi sustu. Yutkundum ağır ağır.
"İlaçlarını alıyor musun?" dedim uzun bir sessizliğin ardından.
"Bittiler." dediğinde iç çektim.
"Hadi önce bir yıkan sonra çarşıya çıkıp alalım ilaçlarını." dediğimde kızgın bakışlarını baba çevirdi.
"Çocuğun muyum ben senin? Annenim annen." dediğinde titreyen çenemi sıktım. Gözlerim dolarken usul usul nefeslendim.
"Annenim." dedi bağırarak.
"Annemsin tabi." dedim suyuna giderken.
Elimi uzattım tutması için. Tuttu. Banyoya geçtik. Duşa kabinin içindeki tabureye oturtup yıkamaya başladım bedenini. Uzun siyah saçlarını her zamanki gibi özenerek yıkadım. Banyodan çıktığımızda bebekmiş gibi davrandım. Kıyafetlerini giydirdim, saçlarını onun aksine acıtmadan tarayıp ördüm. Bunları yaparken ona bağırdığım, kızdığım her an için kendime kızıp gözyaşlarımı akıttım.
"Aden." dedi sakinleşen sesiyle.
"Anne." dedim başımı yana doğru eğip yüzüne bakarken.
"Kimse öğrenmesin olur mu? Sen çektin bir de o çekmesin. " dediğinde başımı salladım.
"İkimizin arasında anne. Merak etme." dedim.
Evden çıkıp çarşıya geçtiğimizde ilk durağımız eczane oldu. Biten ilaçlarının yenisi alıp çıktık oradan. Sonra yan yana dolaştık çarşıyı. Eve tekrar geçtiğimizde akşam üzeriydi. Mutfağa geçip ona göre az miktarda yemek yapıp kurdum sofrayı. Yemeği yedikten sonra direk içirdim ilaçlarını bir saate kendine gelir yine cadı Filiz olurdu.
Ben sofrayı toplarken o televizyonun karşına geçmiş boş boş kapalı ekranı izliyordu. Bulaşıkları halledene kadar çoktan uyuyakalırdı. Mutfakta ağır aksak işimi bitirip içeri geçtiğimde annemi tamda tahmin ettiğim gibi uyurken buldum. Odasına gidip yastığını ve pikesini alıp yanına gittim. Başının altına yastığını koyup üzerini örtüp çıktım evden.
Kendi evime geçtiğimde beni karşılayan bol bir ev oldu. Emir büyük ihtimalle yine stüdyosundaydı. İç çekip odama geçtim. Üzerime sinen kasvet mutlu geçen günlerin ardından ağır gelmiş bana unutmak istediğim gerçeklerimi tekrar hatırlatmıştı. Üzerimi değiştirdim girdim yatağıma. En güzeli uyumaktı.
"Aden." uykumun huzursuzluğundan beni çekip alan Emir oldu. Gözlerimi aralayıp başımda dikilen Emir'e baktım.
"Emir." dediğimde uzanıp saçlarımı öptü.
"Huzursuz uyuyordun iyi misin?" dediğinde nefeslendim. Oturup sırtımı yatak başlığına yasladım. Uzanıp telefonumu aldım komodinin üzerinden. 00. 42 idi saat.
"Annemin yanına gittim bugün." dedim. Karşıma oturdu. Kaşları çatılmış, dudakları bükülmüştü.
"İyi mi?" dedi.
"Değildi." dedim. Alnımı ovaladım.
"İlaçları bitmiş. Kaç gündür almıyor kim bilir. Ev berbat halledeydi." dediğimde ağır ağır başını salladı.
"Evi temizledin, anneni temizledin ve çarşıya çıktınız." dedi hüzünle. Başımı salladım... Bu bir döngüydü bizim hayatımızda.
"Yarın kendine gelir ve cadılığına devam eder biliyorsun." dedi beni telkin etmeye çalışırken. Başımı salladım. Sorun o değildi ki? Sorun bendim.
"Cennet bahçem. Sakın suçlama kendini." dedi ne hissettiğimi anlayarak.
"Emir." dedim ağladı ağlayacak halimle.
"Kızım şu yaşadıklarına baksana. Kim ola unuturdu. Senin suçun değil. Sen bu sağlıklı zihninle kaldıramadın o kadın elbette böyle bir şeyi kaldıramaz." dedi. Dudaklarımı birine bastırdım. Konuşamıyordum...
"Filiz abla ne kadar kötü olursa olsun, seni ne kadar üzerse üzsün sen onun her şeyisin Aden. Bunu sana güzel laflarla, sarılmalarla hissetmiyor ama sende biliyorsun sen onun her şeyisin. Nazı da sana niyazı da." dediğinde artık ağlıyordum.
"Bebek gibiydi yine. Ona öyle davrandım diye kızdı bana. Annenim dedi bana çocuğun değil annenim."
"Gel buraya." dedikten sonra beni kolları arasına aldı.
"Kendi derdime o kadar düştüm ki onun hasta olduğunu bana ihtiyacı olduğunu unutup onu o evde tek başına bıraktım." gözyaşlarım üzerini ıslatıyordu. Usul usul okşadı saçlarımı, peş peşe öptü.
"Filiz cadısına hiçbir şey olmaz." dedi peşinden gülüp "Sabah arar seni. Burun kıvırarak beğenmeyen tavrıyla aferin evi güzel temizlemişsin der." dediğinde güldüm. Büyük ihtimalle öyle olacaktı. Olsundu. Annem iyi olsun geri olmasa da olurdu.
"Uyuyacak mısın?" dedi birden omuzlarımdan tutup aramıza mesafe koyarken. Huzursuzda olsa uyumuştum ve şu an hiç uykum yoktu.
"Uyuyamam büyük ihtimalle. En iyisi ders çalışmak." dediğimde güldü.
"Olmaz. Gel sana bir şey dinleteceğim." dedikten sonra ayaklanıp elimden tutup kaldırdı yataktan bedenimi. Henüz tamamlanmayan stüdyosuna girdik. Bir çalışma masasının üzerinde duran bilgisayara yöneldi.
"Bugün kayıt yaptık stüdyoda bakalım beğenecek misin?" dedi ve şarkıyı açtı. Etrafı önce müzik sardı sonra Emir'i sesi duyuldu.
Bu caddelerde kimse yok
Dostlarım var hepsi kof
Tanrılar hayıflanıyor
Sen yoksan
Bana tanıdık gelen alt müzikle çatık kaşlarımla baktım Emir'e. Gülümsüyordu.
Tek başınayız Aden
Hiç kimsemiz yok Aden
Paramparçayız Aden
Öldüm Aden
Bana yaptığı şarkının nakaratı dönmeye başladığında şaşkınlıkla baktım ona. Son satırı değiştirmiş vurdular ölmedim Aden'i öldüm Aden olarak değiştirmişti. Dudaklarımı birine yasladım.
"Ama." dediğimde işaret parmağını dudağına koydu sonra kulağının hizasına getirip dinle der gibi işaret yaptı.
Birde Kayboluyoruz birde
İyiyim ben iyide
Bari daha da gitme
Kafamın içinde ki sanrı gibi
Kayıbım bulamadım kendimi
Bana inanmayı denemedin hiç
Beraber başarabiliriz
Gözlerim yaşlarla parlarken kahverengi gözlerine büyük bir sevgiyle baktım. Ona yanına gidip tek kolumla sarıldım.
"Aden'i çok sevdiler dedim bende 2'sini yapayım." dediğinde güldüm. Şarkı arka planda çalarken konuştum.
"Resmen üzerimden para kazanıyorsun." dediğimde kahkaha attı.
"Lan bir pezevenk yapmadığın kalmıştı beni." dediğinde dirseğimi geçirdim karnına.
"Geri zekalı." dediğimde hala gülüyordu.
"Kedi gözüm." dedi bir süre sonra. Başımı göğsünden kaldırıp baktım yüzüne.
"Benim bu hayatta kimi sevdiğimin kime aşık olduğumun bir önemi yok." dediğinde derince iç çektim.
"Geçen gün bir Alman'a sevdalıydım dün Güneş'e yarın kim bilir kime vurulurum." dediğinde güldüm.
"Ruslar tercihim ama İngilizler çok ketum be." dediğinde oflayıp yüzüne baktım.
"Ne anlatıyorsun Emir?" dediğimde güldü.
"Asyalı da olur." dediğinde istemsizce güldüm.
"Demem o ki cennet bahçem günün birinde çok sevip aşıkta olsam, hatta sana hala diyecek minik Emirler de yapsam uğruna şarkı yapacağım tek insan sen olacaksın." dediğinde gülüşlerimle gözyaşlarım karışırken sımsıkı sarıldım ona.
"Sende ücret almadan iyileştireceğim tek hastam olabilirsin." dediğimde güldü.
"İyi bu konuda anlaştığımıza göre bana Güneş'e ayarlasan?" dedi.
Emir, pezevenk Emir, şerefsiz Emir. Ağzına sıçayım senin Emir.
"Ayarlarım tabi ayarlamam mı?" dedim kolları arasından çıkıp. Yüzünde rahatlayan bir gülüş belirdiğinde bacağına sert bir tekme attım.
"Ananı." dedi acıyla.
"Karıştırma anamı puşt." dediğimde öfkemi dizginleyemedim. Hayır sen birde Almanya'ya gittin. Orada sarı sarı hatun bulmak varken Güneş ne be aslanım. Tamam kabul kız efsane güzel ama olmaz be Emir. Ben onu öldürme hayalleri kurarken sen nasıl ona aşık olursun.
" Lan o tam boyları senin üzerine salmayan en adi şerefsiz olsun." dedikten sonra çıktım odadan.
"Aden kıyma bana Aden bu aşkı kara sevdaya dönüştürme." diye bağırıyordu.
***
Yorumlar