ADEN 9. BÖLÜM KALP ÇARPINTISI


9. KALP ÇARPINTISI

Hafta başında ilk iş olarak hastaneye gitmiş Sefa abiyi bulmuştum. Değerlerime bakılacak ikinci haftada nasıl bir değişim olacak ona bakacaktık. Emir beni yalnız bırakmamış yanımda gelmişti. Şimdi bizim için ayrılan özel odada ben telefonumdan öğleden sonraki dersimin notlarına göz atarken Emir, Sefa abi ile sohbet ediyordu.

"Aferin size. Vallahi bizde çocuk okuttuk büyüttük diye övünelim kendimizle." dedi Sefa abi. Emir durur peki tabi ki de durmaz.

"E, Sefa abi paraya değil mala bakacaksın. Sizin çocuklar gibi zengin bebeleri hayata kokteyl içerek devam ederken bizim götümüzden kan aldılar kan." Emir, yerin dibine gir Emir. Sefa abi gür bir kahkaha attı. Oflayıp boğazımı temizledim. Bir not okutmadılar arkadaş?

" Birde benim cennet bahçeme bak be Sefa abi hem kokteyl içti hem de benim götümden kan aldı. " dediğinde gözlerimi irileştirerek baktım. Salak çocuk koskoca adamın yanında nasıl konuşuyordu.

"Kokteyl derken yanlış anlama biz anca kolaya çekirdek katıp içenlerden olduk be Sefa abi." Rezil herif. Sefa abi gerçek anlamda gülme krizine girerken gözlerimi devirip telefonuma tekrar döndüm ama notlarımı okuyabildim mi hayır. Odanın kapısı açıldı ve içeri Doğu ve Kerem girdi. Kerem'i görmemle ayaklandım. Koşarak yanıma gelirken bende koşmaması için yanına gittim.

"Kerem merhaba." dedim.

"Merhaba Aden abla. Benim için eğilir misin?" dediğinde eğildim. Gülüp kollarını hızlıca boynuma doladığında irkildim. Bakışlarımı yukarı kaldırdığımda Emir ve Doğu'nun yan yana durmuş bana sarılsana çocuğa diyen bakışlarıyla karşılaştım. Kolumu kaldırıp sırtına yasladım ve Kerem'e sımsıkı sarıldım. Kerem'e kardeşime...

"Seni özledim." dedi dudak bükerek.

"Bende özledim fındık kurdum." dedim kalktığım yere Kerem ile otururken. Emir anında yanımda yerini alırken Doğu Emir'in kalktığı yere oturdu. O sıra açık kapıdan Yağız Bey ve Güneş girdi.

"Allah'ım ben unutmaya çalıştıkça neden karşıma çıkarıyorsun?" Emir Güneş'i görünce sesli bir şekilde yutkundu. Güneş bakışlarını bizden kaçırıp Sefa abinin yanına oturdu. Yağız Bey ise yanımıza geldi.

"Aden seni tekrar görmek çok güzel." dedi. O evdeki patlamadan sonra ilk karşı karşıya kalışımızdı. Cevap vermedim. Başımı sallayıp Kerem'e döndüm.

"Fındık kurdu ne yaptın bakalım ben yokken?" dedim.

"Ablamla yeni bir lego yapmaya başladık ama bir türlü beceremedik. Sen olsan kesin hemen yapardın." dediğinde burnuna iki kez vurdum.

"Annen ile baban izin verirse bana gelirsin birlikte yaparız." 

"Baba gideyim mi? Lütfen lütfen." dedi bağırarak.

"Yavru aslan çok fazla mekan değişikliği yapmaman lazım. Bende isterim ablanla vakit geçirmeni ama..." Sefa abi araya girdi.

"Aden gerekli titizliği gösterir eminim ki. Yavru aslanı kırmayalım bence." dediğinde ona dönüp tebessüm ettim. Başımı tekrar Yağız Bey'e çevirdiğim sırada Güneş'in bana ve Kerem'e olan bakışlarını gördüğümde irkildim. Gerçek anlamda irkildim. Günler önce evime gelen kızla karşımdaki kızın arasında bir uçurum vardı. Bana bu denli nefretle bakmasını anlardım ancak Kerem'e bakması asıl irkilme sebebimdi. Aklıma doluşan düşünceler ise birer birer ekiyordu şüphe tohumlarını zihnime.

" Baba lütfen." dedi Kerem kucağımda hareketlenirken. Bakışlarımı Güneş'ten çekip Yağız Bey'e baktım.

"Peki Aden'in müsait olduğu bir gün gidersin." 

"Yaşasın." dedi ardından başını Güneş'e çevirdi. "Abla sende gel sende gel." dedi susmadan bana döndü.

"Aden abla biz hep Güneş ablamla yaparız legoları o da evine gelsin mi?" dediğinde "Gelsin." dedim.

Bakışlarımı tekrar Güneş'e çevirdiğimde daha demin ki bakışlarından eser yoktu. Kerem'e sanki bu dünya ondan daha değerli bir şey yokmuş gibi bakıyordu. Bu bakışları biliyordum çünkü bende Emir' e böyle bakıyordum. Bakışlarım bedeninde gezindi. Elleri absürt bir şekilde çok fazla titriyor ancak birbirine kenetlediği parmaklarıyla bu durumu kamufle etmeye çalışıyordu ancak fark etmiştim.

"Abla cevap versene." Kerem'in yükselen sesi ile irkilip kendine geldi.

"Aden kabul ettiyse gelirim." dedi. Bakışları bana çok kısa kayıp tekrar Kerem'e döndü.

"Kambersiz düğün olur mu? Olmaz bende gelirim." dedi Doğu. Gözlerimi devirdim. Gelme desem de gelirdi vardı onda o yüzsüzlük.

"Allah'ım Alman olsun dedim yok dedin. Rus olsun dedim yok dedin. Çinli olsun bulayım belamı dedim ona da yok dedin. Güneş diyorum Allah'ım yok deme lütfen." dirseğimi böğrüne gömdüm.

"Sus geri zekalı sus." dedim kulağına eğilerek. Yağız Bey'in bakışları bu yakınlığımızla Emir'e döndü. Çatık kaşları ile baştan aşağı süzdü çocuğumu. Aha geliyor vallahi billahi geliyor.

"Sen kimsin?" dedi dik dik Emir'e bakarak. Emir bir etrafa göz attı. Bana baktı sonra Yağız Bey'e.

"Ben mi?"

"Evet." dedi ellerini kumaş siyah pantolonun ceplerine yerleştirirken.

"Evet sen kimsin?" diyen ise Kerem'i.

"Emir ben." dedi gevşek gevşek. Senin ben gevşekliğini  Emir...

"Değişik." dedi Yağız Bey. Tip tip bakarak.

"Saçların çok güzel." dedi Kerem başını göğsünü gömerken. Elim sırtında gezindi.

"Seninkilerde uzağında öreriz böyle. " dedi Emir Kerem'in yanağını sıkarken. Kerem yüzünde güzel gülüşüyle başını salladı. o sıra odaya hemşire girdi.

"Hocam, sonuçlar." dedi elindeki dosyaları Sefa abiye verirken. Sefa abi kalkıp aldı dosyayı. Hepimizi ona odaklandık.

"İyi, iyi ilaçlar işe yaramış. Hazırlık Rejimine başlayabiliriz. " dediğinde derin bir nefes alıp gülümsedim. İlik nakli tedavisinin ilk ayağına sonunda geçiş yapabilecektik.

"Aden abla?" dedi Kerem fısıldayarak.

"Fındık kurdu." dedim tebessüm ederek.

"Şimdi tedavi olacağız ya birlikte. O zaman seninle Aslan abim ve Yusuf abim gibi kan kardeşi mi olacağız?" tebessümüm büyüdü. Kulağına eğildim.

"Biz zaten kardeşiz fındık kurdum." dediğimde güldü. "Ama evet yine haklısın bir nevi kan kardeşi olmuş olacağız." dedim.

Sonunda hastaneden ayrıldığımızda Emir'in henüz kullanamadığı arabasına geçtik. Şoförü Haydar abi beni kampüse bırakmıştı. Adamın farklı bir havası, karizması vardı. Ayrıca çok babacan duruyordu.

Derslere girip çıktıktan sonra her zaman ki gibi kütüphaneye gitmiş bu sefer Kerem ile göreceğimiz tedaviyi araştırmaya başlamıştım. İlk aşamada ben ilaçlarımı kullanmaya devam edecektim. Asıl tedaviyi Kerem görmeye başlayacak nakil öncesi bağışıklık sistemini güçlendirmesi adına ilk aşama tedavisini görecekti. Zor bir süreç olacaktı. Saati yine gece yarısına getirirken başımı kitaplardan kaldırmıştım. Bedenimi gevşetip esnettim. Toparlanıp sonunda okuldan ayrıldığımda kampüsün hemen önünde arabasına yaslanmış, kollarını göğsünde birbirine bağlamış bir Yusuf beklemiyordum. Beni fark edince yaslandığı yerden toparlanıp ıssız caddenin boşluğundan yararlanıp yanıma geldi.

"Selam." dedi. Sesindeki heyecan beni de heyecanlandırdı.

"Selam." dedim tüm şaşkınlığımla. "Sen, yani ne işin var burada?" dediğimde dudağının bir kenarı yanağına doğru hareketlendi.

"Seni göresim geldi." dediğinde verdiğim tepki, "Ha." oldu. Salak Aden. Yusuf güldü, bakışlarını yüzümde gezdirdi. Kalbim öyle şiddetli çarpıyordu ki vuruşları tenimi titretiyordu.

"Annem tutturdu Aden'i yemeğe davet edelim diye. Bende ben ederim dedim." dedi.

"Bu yüzden mi bu saatte buradasın? " dediğimde gülüşü genişledi.

"Telefon numaran yok." dedi tebessümü daha da büyürken. Gözlerinin içi de gülüyordu.

"Sefa abi de vardı." dediğimde kaşlarını çattı ancak gülüşü hala dudaklarındaydı.

"Bende yoktu." dedi bastırarak. Kuyruğu dik tut kızım hemen koy verme.

"Vereyim o zaman." lan daha demin dik tut dedim ya sana oynak Aden.

"Ver." dedi gülerek ve sağ eliyle arabasını göstererek, " Hadi geç bırakayım seni evine." dedi ve itiraz etmeme olanak bile tanımadan döndü arkasını. Bende tıpış tıpış ilerledim arkasından. Arabaya geçtiğimizde ona evin adresini verecekken biliyorum demişti. Büyük ihtimalle Doğu ya da diğerlerinden öğrenmiştir diye düşünüp üzerinde durmamıştım.

"O değişikle mi yaşıyorsun şimdi sen?" dedi Emir'i kast ederken.

"Değişik derken!" dedim kızar tonda. Bugün Yağız Bey'de aynı lafı etmişti.

"Ne bileyim tipi falan biraz farklı olunca öyle gelişti." dedi açıklama yaparak.

"Valla gerçekten kendinizi yetiştirirken bir şeyleri eksik yapıyorsunuz ama çözeceğim. Belli ki tam boylarla çok vakit geçiriyorsun." dönüp yüzüme baktı.

"Tam boylar mı?" dedi.

"Aslan, Baran ve Doğu üçlüsü." dediğimde güldü.

"Haklısın tam boylar." dediğinde başımı salladım. Evin önünde durduğumuzda dönüp teşekkür ettim. Başını salladı. Arabadan ineceğim an koluma yapıştı.

"Numaran?" dedi telefonunu uzatarak. Kalkmaya yeltendiğim yere tekrar oturdum. Numaramı yazıp ona uzattım. Anında geri dönüş yapıp çaldırırdı numaramı.

"Babam değişiği çok sevmiş onu da davet ettiler. yarın sen almaya gelirim o puştta kendi gelsin." dediğinde gülmemek için tutum. Kıskanıyor olabilir mi bu beni?

"Gerek yok ben Emir ile gelirim." dedikten sonra çıktım arabadan. Arkama bakmadan geçtim evime. Emir salonda koltuğa yayılmış televizyon izliyordu.

"İnsan bir der bu kız nerede gideyim alayım okulundan kurt kapar, kaplan kapar, olmadı puma kapar ama nerede..." dediğimde ağzında lokmasıyla dönüp baktı bana.

"Geldim de o at kaçkını oradaydı geldiğim gibi geri postaladı beni." dediğinde Yusuf'tan bahsettiğini anladığım da emin olmadan sordum.

"Yusuf mu?" dediğimde ağzına bir avuç dolusu patlamış mısırı tıkıp başını salladı. İçim heyecanla bulandı.

"Saat kaçta geldin ki?" dedim o sıra telefonumu çıkarttım saate baktım. 01: 52 idi. Ekranda araması duruyordu hala.

"Akşam sekiz mi dokuz mu neydi." dedi uzanıp limonatasını içerken. Başımı salladım. Onu orada öylece bırakıp odama geçtim. Kısa bir duş alıp sonunda yatağıma geçtiğimde telefonumu elime aldım. Numarasını adıyla kaydedip mesajlaşma uygulamasına girdim. Zaten üç dört kişinin kayıtlı olduğu rehberimde en altta çıktı ismi. Dudaklarımı ısırarak profil resmine tıkladım. On beş yaşlarında ona çok benzeyen genç bir kızlaydı fotoğrafı. Allah'ım çok yakışıklıydı. Parmak uçlarım gezindi yüzünün üzerinde. Kalbim deli gibi atıyor, midem kasılıyordu.

"Aden?" dedi Emir. Ne ara odaya girdiğini anlamadığım için sesiyle irkilip telefonu elimden düşürdüm.

"Emir." bana çok pis bakıyordu bana çok çok pis bakıyordu.

"Aşık mı oldun sen kız?" dedi piç piç sırıtarak.

"Ne alakası var be çık yatacağım." dedikten sonra yorganımın altına girip başıma kadar çektim yorganımı. Yanıma geldi.

"Ya kızım başka birini bulamadın mı aşık olacak gittin o at kaçkınına vuruldun?" dedi memnun olmadığını belli ederken. Ya da sadece beni sinir etmek istiyordu.

"Sensin at kaçkını." dedim tersleyerek. Durdu pis pis baktı yüzüme. Üzerime çöken ağırlığı ile çırpınırken bağırarak şarkı söylemeye başladı.

"Aşıksın, dırırırırırm aşıksın dırırırım sen aşık arkadaş."

"Defol." diye bağırdığımda yorganı zorla çekiştirdi üzerimden.

"Ya kalk iki dakika dedikodu yapalım." dedi gülerek. Başımı hafif kaldırıp baktım yüzüne. Yüzündeki o sırıtış hala yerini koruyordu. "Defol." dedim.

"Ya tamam tamam. Sustum." dedi.

"Hadi git zıbar yat. yarın akşam Sefa abilere gideceğiz." dediğimde "bende mi?" dedi şaşkınlıkla.

"Evet." dediğimde "Vay anasını be artık davetler alıyoruz." dedi ve resmen sekerek çıktı odamdan. Gülerek kendimi yatağıma bıraktım. Telefonumun yokluğunu fark ettiğimde yatağın üzerinde aradım. Yüzüstü bir şekilde yorganın altında yatağın üzerindeydi. Sen nasıl geldin arkadaş buraya. Uzanıp aldığımda ekranımda yatağına uzanmış bir eli başımın altında bana gülümseyerek bakan bir Yusuf görmeyi beklemiyordum.

"Sonunda gördüm yüzünü." dedi iç geçirerek.

"Yusuf." dedim şaşkınlıkla. Lan ne ara aradım ben bu adamı? tabi ya Emir o kadar ani girmişti ki odaya o anın etkisiyle düşen telefon kim bilir nereme değmişti de aramıştım adamı.

"Aden." dedi gülerek.

"Şey selam." dedim ne diyeceğimi bilemeyerek. bu hallerime gülerken uzandığı yerden ayaklandı.

"Aradığında bir telaş yapmadım değil ama o değişikle konuşmalarınızdan sonra yanlışlıkla aradığını anladım." dedi pis pi gülüp. Değişik? Emir... Emir değişik lan. Lan hayır hayır.

"İbrahim Tatlıses severim bir gün birlikte söyleyelim." dedi, sonra boğazını temizledi. " Aşıksın, sen aşıksın..." abi bu bildiğin dalga geçiyordu benimle. Ama çok güzel gülüyor şerefsiz namussuz.

"Şey yarın staj için erken kalkacağımda uyumama lazım.  Sonra ararım ben hadi bay bay." dedim ve hızla kapattım telefonu. Sonra hızla yatağa attım telefonu. Sonra uzanıp hızla elime alıp ekrana baktım. Kapatmıştım aramayı. Yüzümüm yastığıma bastırıp çığlıklar arttım. Kolum sızladığında yüz üstü geri yattım. Allah'ım ben nasıl bakacaktım onun yüzüne? Sakin ol kızım sakin hem o da sana halleniyor rezillik bir şey yok. Of... Hepsi o geri zekalı Emir. Emir at kaçkını Emir.

Öyle böyle uykuya dalıp yeni güne uyanmış hızlı bir kahvaltı yaptıktan sonra hastaneye geçmiştim. Yusuf sabahın sekizinde günaydın mesajı atmış neredeyse yarım saat aval aval ekrana bakmış ardından sana da yazıp artmıştım. Odun olduğumu söylememe gerek var? Yok. Teşekkürler... Dersler bittiğinde eve geri dönmüş akşam ki yemek için biraz özen göstererek hazırlanmıştım. Yusuf ile gün içerisinde mesajlaşmalarımız devam etmiş onu zor da olsa Emir ile geleceğime ikna etmiştim. Şimdiyse Uyguroğlu ailesinin malikanesine kıyasla daha mütevazi bir evin önündeydik.

"Oha lan böyle evlere ayak basmakta varmış kaderde." dediğinde gergin bedenimle dönüp baktım ona. Elleri asker kesim pantolonun ceplerinde dudaklarını büzerek eve bakıyordu. "Emir. Hadi." dediğimde iki adımda yanıma gelip durdu. Kapıyı uzanıp çaldığımda saniye geçmeden açılan kapıyla karşımda Sema ablayı, Sefa abiyi ve Yusuf'u gördüm.

"Hoş geldiniz geçin çocuklar." diyen Sema ablayla Emir ile birbirimize baktıktan sonra içeri geçtik. Emir'in karşılaştığı bu aşırı sıcak ve samimi tavırlarla neye uğradığını şaşırırken ben Yusuf'a bakmamak için kırk takla atıyordum.

"Hadi geçelim içeri." diyen Sefa abi ile önde o ve Sema abla arkasında biz büyük antreyi geçtikten sonra salona geçtik. Yüzümdeki sıcak tebessüm salonda karşılaştığım manzara ile yavaş yavaş düştü. Uyguroğlu ailesinin tüm fertleri eksiksiz karşımdaydı.

* * *




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MERHABA!

ADEN 1. BÖLÜM KABUL GÖRMEYEN GERÇEKLER

ADEN 94. BÖLÜM SONSUZ SONLAR / FİNAL